• PAYLAŞ

Finansal Krizler

  • 07/08/2017 - 19:00
  • 0 Yorum
  • 995 görüntüleme

Finansal Krizler

Birinci Bölüm

 FİNANSAL KRİZ KAVRAMI VE FİNANSAL KRİZ ÇEŞİTLERİ

   1.1.FİNANS SİSTEMİ

Sanayileşme süreci içinde finansal politikaların temel amacı,sürdürülen yatırımların tamamlanması,yeni üretim yatırım kapasitelerinin yaratılması ve reel sektöre düşük maliyetli fon aktarmak olanağına sahip bir finans sistemi oluşturulmasıdır.(Engin,2007:36)

Finans piyasaları,yatırımlara en düşük maliyetle fon sağlamakta yatırımları arttırmaktadır.Finansal piyasaların en önemli işlevi,ekonomideki tasarrufları toplamak ve kullandırmak,fonlara aracılık etmek ve fon akıcılığını sağlamaktır.(Engin,2007:36)

1.2.KRİZ NE DEMEKTİR?

Bu bölüm çeşitli kriz tanımları oluşturmaktadır.

Finansal kriz,bir ülke ekonomisinin makroekonomik dengelerinde ortaya çıkan,önceden bilinmeyen ve öngörülemeyen bazı gelişmelerin sonucunda,makro düzeyde ülkenin tümünü,mikro düzeyde firmaları ve bireyleri etkileyen,bulaşıcı ve yaygınlaşıcı etkisi de bulunan şoklar olarak tanımlanabilir.(Yücel ve Kalyoncu,2010:54)

Micheal Bordo,finansal krizi beklentilerde bir değişim,bazı finansal kurumların,iflasından duyulan korku,gayri menkul ya da likit olmayan varlıkların paraya çevrilme teşebbüsü vs. olarak tanımlamıştır.(Oktar,Dalyancı,2010:3)

Mishkin,asimetrik bilgi teorisi çerçevesinde finansal krizleri şöyle tanımlamaktadır: “Bir finansal kriz,ters seçim ve ahlaki tehlike (moral hazard) sorunlarının ileri boyutlara varması ve böylece finansal piyasaların,fonların en verimli yatırım fırsatlarına sahip olan ekonomik birimlere kanalize edilmesindeki etkinliğini kaybetmesi nedeniyle finansal piyasalarda ortaya çıkan doğrusal olmayan bir bozulmadır”.(Delice,2003:58)

1.3.FİNANSAL KRİZ ÇEŞİTLERİ

  1. a)Döviz/ Para Krizi (Currency Crisis): Bir ülke parasına yapılan bir spekülatif saldırıya bağlı olarak,ülke parasında önemli ölçüde resmi otoritenin devalüasyona gitmek zorunda kaldığı veya ülke parasının önemli ölçüde değer kaybettiği (sharp depreciation) veya ülkenin büyük ölçekli uluslar arası rezervleriyle veya faizlerde keskin bir artışla parasını savunmaya çalıştığı krizlerdir.(Oktar.Dalyancı,2010:5)
  2. b)Bankacılık Krizi (Banking Crisis): Batma noktasına gelen ya da gelme olasılığı olan bankaların, yükümlülüklerini/borçlarını,çevirme özelliklerini kaybettiği veya devletin büyük ölçekli müdahalelerle destek vermek zorunda kaldığı bir durumdur.(Oktar,Dalyancı,2010:5)
  3. c)Sistematik Finansal Krizler (Systemic Financial Crisis): Finansal piyasaların,etkin bir şekilde işlevlerini yerine getiremeyecek şekilde ciddi bozulmalara maruz kaldığı ve sonucunda da reel ekonomiye büyük ölçekli zarar verdiği bir durumdur.Bu nedenle döviz krizi,sistematik finansal krize eşdeğer değildir.(Oktar,Dalyancı,2010:5)
  4. d)Dış Borç Krizi: Bir ülkenin,özel veya kamu sektörü borçlarını ödeyememesi durumudur.Finansal krizlerin yukarda belirtilen bu türleri,birlikte veya karşılıklı etkileşim halinde birbirlerini tetikleyerek ortaya çıkabilir.(Oktar,Dalyancı,2010:5)

1.4. FİNANSAL KRİZİN YAYILMASINI ETKİLEYEN UNSURLAR

  1. Bankacılığın Yapısı: Yüksek enflasyon yaşanan kriz sürecinde kamunun bankaya yaptığı hücum,tek şubeli bankaların iflasına sebep olmaktadır.Çok şubeli bankalarda şubeler kapansa da riskin dağılmasından ötürü iflas yaşanmamaktadır.Uluslararası bankacılıkta da risk vardır.Banka-firma kredi ilişkisi uzun sürelidir,deflasyon ve kriz dönemlerinde daha hassastır.(Engin,2007:42)
  2. Bankaların Kısa Süreli Yurt Dışı Kaynaklara Bağımlılığı: Mevduatının bir kısmının yabancılara ait olması,yabancı paranın çekilmesiyle önemli etkiler yapar.(Engin,2007:42)
  3. Finansal Serbestlik: Her ne kadar krizi yok etmek ve piyasaları güçlendirmek amacını gütse de temeli sağlam olmayan ekonomilerde bazı sıkıntılara sebep olmaktadır.(Engin,2007:42)

Ø  Borcun büyümesi

Ø  Belirsizliğin artması

Ø  Yeni finansal araçların ortaya çıkması

Ø  Deneyimsiz kurumların piyasaya girmesi

Ø  Rekabetin artması

Ø  Kredi işlemlerinde karlılığın düşmesi

Ø  Finansal kurumların arasında sınırların kalkması (Engin,2007:42)

İKİNCİ BÖLÜM

DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DEKİ KRİZLER

            2.1.1929 BÜYÜK BUHRAN

            1929 Dünya Ekonomik Bunalımı veya Büyük Buhran,1929’da başlayan ve 1930’lu yıllar boyunca devam eden ekonomik buhrana verilen isimdir.Buhran,Kuzey Amerika ve Avrupa’yı merkez almasına rağmen,dünyanın geri kalanında  da (özellikle de sanayileşmiş ülkelerde) yıkıcı etkiler yaratmıştır.(Wikipedia1)

Büyük Bunalım en çok sanayileşmiş şehirleri vurmuş,bu kentlerde bir işsizler ve evsizler ordusu yaratmıştır.Bunalımdan etkilenen birçok ülkede inşaat faaliyetleri durmuş;tarım ürünü fiyatlarındaki %40-60’lık düşüş,çiftçileri ve kırsal bölge nüfusunu kötü etkilemiştir.(Wikipedia1)

Büyük bunalım dünyada 50 milyon insanın işsiz kalmasına,yeryüzündeki toplam üretimin %42 oranında ve dünya ticaretinin de %65 oranında azalmasına neden olmuştur.(Wikipedia1)

Büyük Buhran’ın temeli olarak Amerika’n borsasının çökmesi olarak bakılsa da birçok sebebi bulunmaktadır.Bu sebepler ise ;

Ø  Amerika’daki şirketlerin mali güçleriydi.Büyük Buhran’ın olduğu yıla gelindiğinde Amerikan ekonomisinin %50’sine hakim olan 200 kadar holding bulunmaktadır ve  bu holdinglerden birinin dahi finans sisteminin bozulması Amerikan ekonomisi için tehlike oluşturmaktadır.

Ø  Bankacılık işlevlerini ve şirketlerin mali yapılarını düzenleyen herhangi bir kanununun olmamasından dolayı bankaların kötü yapılanmış olmasıdır.

Ø  Dönemin Amerikan Başkanı olan Hoover’ın yanlış ekonomik politikalarını sürdürmesidir.Çünkü başkan liberal ekonomi anlayışına sahip olduğu için ekonomiye zamanında müdahale etmemiştir.Sonraları müdahale etmeye karar vermiş olsa da ekonomik krizi engelleyememiştir.

Ø  Amerika’nın dünya üzerinde net kreditör olmasıdır.

2.2. 1994 EKONOMİK KRİZİ

Türkiye ekonomisinin 1970’lerin sonlarında olduğu gibi,1980’lerin sonuna doğru tıkanmaya başladığı bilinen bir gerçektir.Bu tıkanmayı çözmeye yönelik ekonomik istikrar programının uygulamaya konamamış olması (ki bunun temel nedeni siyasal iktidarların en büyük karabasanı olan döviz sorununun aşılmış gibi görünmesidir) sonucunda 1994 yılı başında Türkiye yeniden bir ekonomik krizin içine girmiş,uzun bir süre istikrarlı görünen dolar-TL paritesi ciddi şekilde bozulmuş,enflasyonist beklentiler büyük ölçüde artmış,Hazine içeride borçlanamaz duruma gelmiştir.ABD’li kredi değerlendirme kurumlarının Türkiye’nin kredi değerliliğini arka arkaya düşürmesi sonucu dış kredi bulma imkanı da kalmayınca siyasal iktidar bir ekonomik istikrar paketini yürürlüğe koymuş ve hemen peşinden IMF ile bir stand-by düzenlemesine gitmiştir.(Eğilmez,2011:71)

            2.2.1. 5 Nisan 1994 Kararları

  1. Ek vergi alınarak kamu gelirlerinin arttırılması,
  2. Kamu giderlerinin;ücret artışlarının enflasyonun altında tutulması da dahil olmak üzere,çeşitli bütçe kısıntıları yoluyla düşürülmesi,
  3. (1) ve (2)’de konu edilen önlemler sonucu konsolide bütçe açığının ve dolayısıyla kamu kesimi harcama gereğinin (PSBR) düşürülmesi,
  4. TL’nin dolar karşısında değer kazanmasının önlenmesi,
  5. Hazine borçlarının çekici hale getirebilmek için başlangıçta enflasyonun çok üstünde bir faizle kağıt satılması ve zaman içinde bu faizin düşürülmesi.(Eğilmez,2011:71)

Uygulamaya başlanan bu program yukarıda sayılan hedeflerin bir bölümüne

kısa zamanda ulaşmış,ihracat artışına ithalat daralmasına eşlik etmesi sonucu dış ticaret açığı küçülmüş ve bunu izleyerek cari işlemler dengesi pozitif bir dengeye dönüşmüştür.Faizler yeniden serbest bırakılmış ve hatta çok yüksek faiz artışları başlangıçta teşvik edilmiştir.Bu tür maliye politikası ağırlıklı bir ekonomi politikasından beklediği üzere reel GSMH 1994 yılının ikinci 3 aylık bölümünde %10,5 oranında azalma göstermiş,yılsonu gerçekleşmesi %6 dolayında bir küçülmeyle sonuçlanmıştır.(Eğilmez,2011:72)

2.3.1997 ASYA KRİZİ

Güneydoğu Asya Krizi 2 Temmuz 1997 yılında Tayland bahtının devalüe edilmesiyle başlamıştır. (Engin,2007:43)

1997 büyük Asya krizi Filipinler,Tayland,Güney Kore,Malezya,Singapur ve son olarak Endonezya’yı etkilemiştir.

Bölgede sabit kur sistemine uygun politikalar uygulanmaması krize ortam hazırlamıştır. (Engin,2007:43)

Ayrıca aşırıcı derecede sıcak paranın olması,Asya ülkelerinin finansal sistemlerinin kırılgan olması krize davetiye çıkarmıştır.Asya krizi daha çok sermaye krizi olarak tanımlanmaktadır.

Kriz sonucunda;gayrimenkul sektöründe hızlı düşüş ve çöküşler yaşanmış,finans sektöründe iflaslar yaşanmış,borsa büyük düşüşlere sahne olmuş,kredilerin hacmi düşmüş,iş güvencesi gerçek anlamda tehlikeye girmiş,hane halkı harcamaları azalmıştır.(Engin,2007:44)

            2.4.2000 EKONOMİK KRİZİ

            2000 yılı Türkiye için hem ekonomik canlanma hem de bir çöküş yılıdır.Türkiye 1999 yılının sonunda ekonomik açıdan son derece karamsar bir görünüm içerisindeydi.Ekonomik büyüme -%6.1 olmuş,yani ekonomi %6 oranında küçülmüştür.Enflasyon %70’e ulaşmış,bütçe açıkları büyümüş,Hazine faizlerinin yıllık ortalama bileşik oranı %106’ya ulaşmıştı.1999 deprem şokundan sonra Türkiye’nin dış ilişkilerinde gözlemlenen olumlu gelişmeler,ekonomik yönetimi konusunda yeni bir sürecin başlatılması için uygun bir oluşturdu.Bu koşullar altında Türkiye 1999 yılında IMF stand-by desteği ile üç yıllık bir programı uygulamaya koyduğunu açıkladı.Enflasyonu Düşürme Programı olarak adlandırılan bu program döviz kurunu nominal çapa olarak kullanılan para ve kur politikasının yanı sıra çok sayıda yapısal düzenleme içeriyordu.Programın meyvelerini 2000 yılında vermeye başladı.Ülkeye sermaye girişleri çoğaldı;ancak enflasyonda düşüşün beklendiği kadar hızlı olmadı.Reel kur değerlenme eğilimine girdi.İthalatın hızla artması sonucunda dış açık kaygı verici boyutlarda büyümeye başladı.Bu gelişmeler aktiflerinin önemli bir bölümü Hazine kağıtlarından oluşan bankaların likidite talebini arttırınca Kasım 2000 sonunda likidite sıkışıklığı had safhaya ulaştı.Likidite krizi olarak da adlandırılan bu durum sonunda ekimde %39 olan gecelik faiz kasım ayında %95’e,aralık ayında ise %183’e kadar çıkmıştır.(wikipedia2) Faizlerdeki artışların sonuncunda şubat ayında yeni bir krizin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

            2.4.1. Enflasyon İle Mücadele Programı

  1. Enflasyon üç yıl içinde (2000-2002) %5’e çekilecekti:TÜFE ve TEFE (ÜFE) bazında enflasyon oranının 2000 yılı sonunda %25 ve %20,2001 sonunda %12-%10 ve 2002 sonunda %7-%5 olması hedeflenmiştir.
  2. Program süresince GSMH büyümesi,2000’de %5.6,2001’de %5.2 ve 2002’de %5.8 olarak öngörülmüştür.
  3. Cari açık/GSMH oranı 2000’de -%1.8,2001’de -%1.6 ve 2002’de -%1.5 olacaktı.
  4. Program döneminde kamu borç stoku/GSMH oranının,kamu kesimi konsolide bütçesinde sağlanacak faiz dışı fazlalar yardımı ile %57.9’dan %54.6’ya çekilmesi bir başka hedefti. (Şahin,2011:248)

2.5. 2001 EKONOMİK KRİZİ

            İlk krizin etkilerinin geçmeye başladığı ancak dengenin çok hassas olduğu dönemde 19 Şubat’ta yeni bir ekonomik kriz meydana gelmiş ve toplumun genelini etkisi altına almıştır.2001 krizi Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında MGK toplantısında meydana gelen sert tartışma ile patlak vermiştir.Bir çok insan bu sert tartışma nedeniyle krizin çıktığını düşünse de 1994 krizinde olduğu gibi 2001 krizinde de tetikleyici unsur cari açığın varlığı,TL’nin aşırı değerlenmesi,tüketime yönelik ithalat patlaması ve kısa vadeli sermaye akımlarında artış yaşanmasıdır.Ayrıca 2000 yılında istikrar programına geçmeden önce kırılgan bankacılık sektörünün bu program ile birlikte kırılganlığının artmasıdır.(Engin,2007:57)

2001 krizi çıktıktan sonra hükümet Güçlü Ekonomiye Geçiş Programını uygulamaya başlamıştır.

            2.5.1. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı

  1. Maliye Politikası;kamu harcamalarında tasarruf,kamu gelirlerini arttırcı düzenlemeler,kamu kesimi borç stokunun düşürülmesine yönelik politikalar.
  2. Para ve Döviz Kuru Politikaları;enflasyon hedeflemesi ve para politikası,döviz kuru politikası.
  3. Ödemeler Bilançosu Politikası;ödemeler bilançosu dengesinin iyileştirilmesi,programın başarısı için olmazsa olmaz koşullardandır.Bu amaçla uygulanacak politikaların başında gerçekçi kur politikaları gelmektedir.
  4. Gelirler Politikası;gelirler politikasının temel ilkesi,enflasyonla mücadeleyi aksatmayacak,fakat aynı zamanda krizin istihdam,büyüme ve gelir dağılımı üzerindeki bozucu etkilerini telafi edecek etkin bir politika olarak ifade edilmektedir.(Şahin,2011:261,267)

2.6. 2008 EKONOMİK KRİZİ

2008 yılının eylül ayında önce ABD’de patlayan,sonra dalga dalga bütün dünyaya yayılan küresel krizin kökeninde tarihin en büyük gayrimenkul ve kredi balonu yatıyordu.ABD’deki mortgage piyasası yaklaşık 10 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşmış ve bu haliyle dünyanın en büyük piyasası olmuştu.Başlangıçta mortgage kredilerinin büyük ağırlığı,yüksek kaliteli müşterilere verilen kredilerden oluşuyordu.Bunlara ‘prime mortgage’ kredileri deniyordu.Zaman içinde krediler daha düşük kaliteli müşterilere de yönelmeye başladı.Bunlara da ‘subrime mortgage’ kredileri deniyordu.2008 ortasında ABD’de subprime mortgage kredilerinin hacmi 1,5 trilyon dolara kadar yükselmişti.ABD’deki faizler geçmişte son derece düşük düzeylerde olduğundan,subprime mortgage kredilerini kullanan düşük gelirli gruplar büyük ölçüde değişken faizli kredileri tercih etmişlerdir.FED’in  son dönemde faizleri peş peşe arttırmasına konut fiyatlarındaki düşüşün eşlik etmeye başlaması,bu kişilerin aldıkları kredileri geri ödeyememe sorunlarıyla karşılaşmasına yol açtı.(Eğilmez,2011:66,67)

ABD’deki ev fiyatlarının gelişmesini ölçen en güvenilir endekslerden biri,Yale Üniversitesinden Karl Case ve Robert Shiller’in geliştirdiği,Case-Shiller endeksidir.Bu endekse göre;ABD’deki ev fiyatları 2007 sonunda en yüksek noktasına ulaştıktan sonra,hızlı bir düşüş göstermeye başlamıştır.Bu durum dünyayı içinden çıkılması uzun zaman alacak bir krizin içine sokmuştur.(Göçer,2012:19,20)

2008 yılı ortalarında,ABD yönetimi,önce krize karşı sessiz kalmış ve finans devi Lehman Brothers 15 Eylül 2008’de iflas etmiştir.Hemen arkasından General Motors,Citigroup,AIG,Merrill Lynch ve Morgan Stanley gibi büyük şirketlerin iflas sinyalleri vermeleri üzerine,ABD hükümeti,850 milyar dolarlık bir kurtarma paketini senatodan geçirmiş ve piyasaya sürmüştür.(Göçer,2012:20,21)

2008 krizinin diğer bir nedeni de son dönemde ABD ekonomisinin çok yüksek düzeyde cari açık vermesidir.ABD’de cari açığın oluşmasının nedeni,artan yatırım talebinin,iç tasarruflar tarafından karşılanamamasıdır.Büyüyen ABD ekonomisinde ,artan taleple birlikte ithalatın da artması sonucu,ülkenin cari açığı hızla artmaya başlamıştır.ABD’nin cari işlemler açığı 2005 yılında 805 milyar dolar (GSYİH’nın %5.9’u),2006 yılında 812 milyar dolar (GSYİH’nın %6’sı) ve 2007 yılında ise 738 milyar dolar (GSYİH’nın %5.1’i) olarak gerçekleşmiştir.Bu da ABD ekonomisini daha bir kırılgan hale getirmiştir.(Göçer,2012:21)

KAYNAKÇA

Delice,G.(2003).”Finansal Krizler:Teorik ve Tarihsel Bir Perspektif”.Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,10:58

Eğilmez,Mahfi.(2011).”Küresel Finans Krizi”.İstanbul:Remzi Kitabevi

Engin,M Büşra.”Gelişmiş ve Yükselen Piyasalarda 1990 Sonrası Görülen Finansal Krizler ve Dünya Ekonomisi Üzerindeki Etkiler”.İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,(2):36,42,43,44,57

Oktar,S.,Dalyancı,L.(2010).”Finansal Kriz Teorileri ve Türkiye Ekonomisinde 1990 Sonrası Finansal Krizler”.Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,(2):3,5

Şahin,Hüseyin.(2011).”Türkiye Ekonomisi”.Bursa:Ezgi Kitabevi

Yücel,F.,Kalyoncu,H.(2010).”Finansal Krizlerin Öncü Göstergeleri ve Ülke Ekonomilerini Etkileme Kanalları:Türkiye Örneği”.Maliye Dergisi,(159):54

https://tr.m.wikipedia.org/wiki/1929_D%C3%BCnya_Ekonomik_Bunalım%C4%B1m%C4%B1.(21.03.15) (wikipedia1)

https://tr.m.wikipedia.org/wiki/2008-2012_K%C3%BCresel_Ekonomik_Kriz.(21.03.15)(wikipedia2)

Click to rate this post!
[Total: 2 Average: 5]
  • PAYLAŞ


Böldüğüm için üzgünüm ama,


2 dk’dan daha fazla bir süredir sitemizdesiniz.Bir beğeniyi hakettiğimizi düşünüyoruz 😉